İstanbul

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” vizyonuyla hayata geçirilen yeni dönem, sadece ülke güvenliğini değil, bölgesel barışı da kapsayan kapsamlı bir süreci temsil ediyor. Uzun yıllar süren mücadele sonucunda, terör örgütü PKK’nın silah bırakmasıyla birlikte bölge açısından yeni bir sayfa açılıyor.

AA Analiz için kaleme aldığı yazısında, AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, sürecin Irak ve Suriye’ye yansımalarını değerlendirdi. Duman’a göre, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları ve diplomatik temasları sayesinde PKK'nın hareket alanı daraltılırken, Irak ile işbirliği daha önce görülmemiş düzeye ulaştı.

2019’dan itibaren Irak’ın kuzeyine yönelik başlatılan Pençe harekatları, örgütün lojistik ve sığınma hatlarını hedef alarak ciddi kayıplar verdirdi. Bu gelişmeler, PKK’yı faaliyetlerini Suriye’ye kaydırmaya mecbur bırakırken, burada da Türkiye'nin etkin politikalarıyla karşılaştı.

Duman, örgütün özellikle Suriye’deki yapılanmasının ABD desteğiyle güçlenmeye çalıştığını ancak Washington’un “üniter Suriye” vurgusunun, manevra alanlarını daralttığını ifade etti.

PKK ilk kez resmen silah bırakıyor
11 Temmuz 2025’te Süleymaniye’nin Casana bölgesinde, PKK’ya bağlı 30 kişilik ilk silahlı grubun silahlarını ateşe vererek örgütten ayrılması, bu sürecin somut başlangıcı oldu. Bundan sonraki adım ise, silah bırakma sürecinin genişlemesi ve TBMM çatısı altında özel bir komisyon ile siyasi ve hukuki bir yol haritasının oluşturulması.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Terörsüz Türkiye” mektubu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Terörsüz Türkiye” mektubu
İçeriği Görüntüle

"Terörsüz Türkiye"den "Terörsüz Bölge"ye
Sürecin nihai hedefi yalnızca Türkiye'nin terörden arındırılması değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye’den Terörsüz Bölgeye” vizyonuyla ifade ettiği gibi, bu adımlar Orta Doğu'daki güvenlik dengelerini de etkileyecek.

PKK’nın faaliyetleri bugüne kadar yalnızca Türkiye’yi değil, Kürt kimliğini ve bölgesel barışı da olumsuz etkiledi. Duman’a göre, örgütün yıllardır süren eylemleri, farklı ülkelerdeki Kürt topluluklarını ayrıştırıcı bir noktaya sürükledi ve bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirdi.

PKK’nın çok katmanlı yapısı, milis gruplar ve bazı bölgesel güçlerle kurduğu ilişkiler, onu yalnızca bir güvenlik tehdidi olmaktan çıkarıp siyasi bir kriz aracı haline getirdi. Ancak Türkiye’nin yürüttüğü bu yeni süreç, yalnızca terörle mücadelede değil, Kürt tabanının siyasal hayata entegrasyonu açısından da tarihi bir fırsat sunuyor.