Hollanda’nın Lahey kentinde 24-25 Haziran tarihlerinde düzenlenen NATO Liderler Zirvesi’nde alınan kararlar, Avrupa-Atlantik savunma mimarisinin yeniden şekillendiğini ortaya koydu. Zirvede, savunma harcamalarının artırılması, caydırıcılık kapasitesinin güçlendirilmesi ve yerli savunma sanayisinin geliştirilmesi gibi başlıklar öne çıktı. Türkiye ise bu süreçte stratejik önemi artan kilit aktör olarak öne çıkıyor.
Zirve kapsamında açıklanan bildiride, NATO üyelerinin savunma bütçelerini Gayrisafi Yurt İçi Hasılalarının (GSYH) %5’ine kadar çıkarmaları hedefi benimsendi. Bu oranın %3,5’lik kısmı doğrudan savunma harcamalarına, %1,5’i ise altyapı ve Ar-Ge yatırımlarına ayrılacak. Kararın, 2035 yılına kadar kademeli olarak uygulanması planlanıyor.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, ittifakın caydırıcılık gücünü artırmak amacıyla yeni bir silahlanma döneminin başlatıldığını vurgularken, özellikle Rusya'dan gelebilecek tehditlere karşı Avrupalı müttefiklerin hızla savunma kapasitesini artırması gerektiğini ifade etti.
Zirvede alınan kararlar arasında dikkat çeken bir diğer unsur ise savunma sanayiinde müttefik ülkeler arasında daha sıkı iş birliği yapılmasıydı. Bu çerçevede, Türkiye’nin gelişmiş savunma sanayi potansiyeli öne çıktı. Rutte, Türkiye'nin savunma sanayisinin Birleşik Krallık, Norveç ve Avrupa Birliği ile daha entegre hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin NATO içindeki rolü, sadece güçlü kara ordusu ve operasyonel katkılarıyla değil, aynı zamanda gelişen yerli savunma üretimiyle de öne çıkıyor. ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında zirve sırasında gerçekleşen görüşme de bu çerçevede önem kazandı. Liderlerin samimi vücut dili, Ankara’nın NATO içindeki konumunun güçlendiğine işaret etti.
Zirvede Türkiye’nin diplomatik trafiği de dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda liderleriyle birebir görüşmeler gerçekleştirdi. Bu temaslar, 2026’da Türkiye’de düzenlenecek NATO Zirvesi öncesinde, Türkiye’nin ittifak içindeki etkisinin daha da artabileceğine işaret ediyor.
Uzmanlara göre, Avrupa-Atlantik güvenliğinde oluşmakta olan yeni mimari, Türkiye’nin hem stratejik hem de endüstriyel kapasitesiyle daha fazla öne çıkacağı bir dönemin kapısını aralayabilir.