İstanbul
Hayvanlara duyduğu derin merhametle tanınan Osmanlı medeniyeti, bu şefkatini mimariye de taşıyarak şehirlerin siluetine kuşlar için inşa edilen zarif yapılar ekledi. Başta cami, külliye ve çeşmeler olmak üzere birçok Osmanlı yapısında rastlanan kuş sebilleri ve çanakları, hem estetik hem de işlevsel özellikleriyle dikkat çekiyor.
Taş işçiliğinin ince sanat anlayışıyla buluştuğu bu yapılar, kuşların su ihtiyacını karşılamak amacıyla tasarlandı. Pencere kenarlarında, saçak altlarında ya da minare şerefelerinin altında yer alan bu unsurlar, bir medeniyetin hayvana gösterdiği merhametin mimari ifadesi olarak kabul ediliyor.
Tarihçi-yazar Zafer Bilgi, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Osmanlı’nın mimarideki bu incelikli yaklaşımının, Kur’an’daki merhamet anlayışından ilham aldığını belirtti. Özellikle Şehzade Mehmet Camii’nde yer alan su sebilleri ve hayvan yalaklarının, bu anlayışın abideleşmiş örneklerinden olduğunu ifade etti.
“Kuşlar için tripleks saraylar yapıldı”
Bilgi, zamanla gelişen mimari zenginliğin kuş konakları ve saraylarına dönüştüğünü, bu yapıların camilerde, köşklerde ve saraylarda detaylı tezyinatla yer aldığını söyledi. Minare şerefelerinin altında görülen çanakların, yağmur suyunu süzerek kuşlara su sağlamak gibi doğal bir işlevi olduğunu da ekledi.
"İstanbul bir açık hava müzesidir"
Birçok kuş sebili ve çanağın zaman içinde tahrip olduğunu, fakat korunaklı bölgelerde ayakta kaldığını vurgulayan Bilgi, bu yapıların onarılarak korunması gerektiğini dile getirdi. Bilgi, “Bu bezemeler aslında medeniyetimizin genetik kodlarını veriyor,” diyerek, İstanbul’un bu yapılarla yaşayan bir açık hava müzesi olduğunu belirtti.
Süleymaniye Camii, Küçük Mecidiye Camii ve Topkapı Sarayı gibi pek çok tarihi yapıda bu örneklere rastlandığını belirten Bilgi, özellikle Üsküdar’daki Valide-i Cedid Camii ve Dolmabahçe’deki Bezmialem Valide Sultan Camii gibi yapılarda kuş sebillerinin ihtişamla sergilendiğini ifade etti.
"Osmanlı'da aç kalan hayvan görmek zordu"
Osmanlı’ya gelen Avrupalı seyyahların, hayvanlara gösterilen bu merhamete şaşkınlıkla tanık olduklarını kaydeden Bilgi, “Seyyahlar, notlarında Osmanlı'da aç kalan insan değil, hayvan bile bulmanın imkansız olduğunu yazar,” dedi.
Bilgi son olarak, bu mimari mirasın korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini vurgulayarak, "Bu tarz ufak ama derinlikli dokunuşların yaşatılması, kültürel ve insani mirasımız adına büyük önem taşıyor," değerlendirmesinde bulundu.